11 Nisan 2012 Çarşamba

" Zaman, sessiz bir testeredir. " der Kant



Son karalamacadan bu yana neredeyse 1 yıl geçmiş. Burayı sınav günlüğü olarak kullanmış, sonuçları öğrendikten sonra çekip gitmişim bu diyardan resmen. :)) İstediğim okulun istediğim bölümüne girememe ihtimalinin verdiği telaşı da yazmışım, sınav sonucunda hedefimi 12den vuruşumu da... Hayat sürprizlerle dolu. O zaman şuan bulunduğum yerin hayalini kurarken şimdi ilk dönemi güzel bi ortalamayla bitirmiş, ikinci dönemin ilk vizelerinin telaşını yazıyorken buluyorum kendimi. Hatta şu satırları yazarken bile 'aslında şimdi ders çalışıyor olmam gerek' diyorum içimden. Lakin, sanırım yine sınav gecelerinin kahramanı olacağım. Ne hoş değil mi? Neyse neyse. Asıl mesele bu değil. Demek istediğim şu ki, zaman geçiyor, hem de birçok şeyi değiştirerek. Hayatımıza bir sürü yeni insanı dahil edip bir çoğuna ise isteyerek ya da istemeyerek sessiz bir 'elveda' diyoruz. Ama alışıyoruz herşeye. Garip değil mi? Bir an bile görmeden dayanamadığımız insanların yoklukları zamanla bişey ifade etmiyorken hep zaman geçirmek istediğimiz yeni insanların hayatımıza girdiğini farkediyoruz. :)) Tam şu noktada çok sevdiğim bir alıntıyı paylaşmak istiyorum: 

...Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... "Düşmem" dersin düşersin "Şaşmam" dersin şaşarsın. En garibi de budur ya "Öldüm" der durur yine de yaşarsın..

İşte bu yüzden; anı yaşamayı öğrenmeli, ve şuan hayatımızda olan güzelliklerin değerini bilmeliyiz. Dün bitti, yarının ne getireceğini bilemiyoruz. Elimizde olan şey 'bugün'ümüz. Yapmamız gereken en mantıklı şey bunun tadını çıkarmak olmalı. Ne bileyim, kalp kırmaktan vazgeçebiliriz mesela. Kalp kırmak zor değil, önemli olan huzur içinde, birer sevgi pıtırcığı olarak yaşamak. Ah bunu farketsek, bir farkedebilsek... :))





Öyle işte. Neyse...